Önemli Linkler

ZAMAN ONLINE - 26.01.2014

 

Yusuf Ziya İrbeç, Türkiye siyasetinde, özellikle dış politikada ilk akla gelen isimlerden. 23. dönemde AK Parti milletvekili olan İrbeç, 24. Dönem MHP sıralarından siyaset yapıyor ve siyaset alanının başında Küresel Hareket Parlamenterleri (PGA) İcra Kurulu geliyor. Bu kurulun üyesi olan siyasi aynı zamanda IMF Dünya Bankası Parlamenter Ağı İcra Kolu üyesi ve bu görevini 2015 yılına kadar sürdürecek.

 

Bunun dışında AB Uyum Komisyonu’nda da görev alan İrbeç, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Ankara Ticaret Odası’nda yönetici ve danışman olarak görev yapmış. Üniversiteyi Avusturya’da tamamlayan siyasinin rektörlüğe kadar uzanan bir akademik hayatı da söz konusu. Birçok üniversitede profesör olarak ders veren İrbeç, bugün yurt dışında Türkiye’nin önde gelen siyasi simaları arasında sayılıyor. Sık sık uluslararası toplantılara katılan İrbeç, bir toplanyı için geldiği Berlin’de Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi çalkantıyı Zaman okurlarıyla paylaştı.

ZAMAN: Küresel Hareket Parlamenterleri (PGA) İcra Kurulu üyesisiniz. Buradaki fonksiyonunuz nedir?

İRBEÇ: Küresel Hareket Parlamenterleri kamuoyunda olan olayları takip ettiği gibi işbirliği de yapıyor. Bunlardan en önemlisi olan Dünya Silah Anlaşması (ATT) TBMM’nin gündemine on sene önce girmişti. 2011’de TBMM’nin Silah Ticareti Anlaşması’nı bir an önce tamamlaması için bir deklarasyon yayınlamıştık. Bu yönde önemli mesafe katettik. 3 bine yakın parlamenterden imza topladık ve TBMM genel sekreterine verdik. BM toplantılarına da katıldık ve anlaşma nisan ayında kabul edildi. Türkiye’nin de dahil olduğu 150 ülke bunu onayladı. Ülke parlamenterlerinin onaylama süreci devam ediyor. Süreç Türkiye’de de hızlandı.

ZAMAN: Türkiye’nin son dönemdeki imajını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İRBEÇ: Türkiye’den beklentiler ile Türkiye’nin potansiyeli birbirini karşıladığında sıkıntı olmuyor. Türkiye’nin potansiyelinin çok yüksek olduğunu, bölgede çok önemli bir konumda olduğunu, enerji kaynaklarının yüzde 70′e yakın bir bölümünün çevresindeki ülkelerde bulunduğunu herkes biliyor. Ama Türkiye’nin bu potansiyel varken uluslararası alanda herkesle işbirliğini geliştirebilecek düzeyde olup olmadığı konusunda özellikle son iki sene endişeler arttı.

Dış politikada ‘sıfır sorun’ diye bir kavram dünyada yok, ama ‘sıfır sorun’un ‘sırf sorun’a dönüştüğü bir denge de yok. Sorunlar olur, ama sorunlar hep sorun olarak kalmaz, bir şekilde çözülür. Türkiye ise yakın bölgesinde üç ülkeyle dost iken, şimdi üçünde de büyükelçisi yok. Suriye, Mısır ve İsrail. Bu dikkat çekiyor. Bu kadar gerilim niye?

Kriz dönemlerinde ülkeler birbirlerinin dediklerini kabul etmek zorunda değildir. Ama irtibatın bir şekilde sağlanıp çözüme gidilmesi için aradaki temasları birilerinin yürütmesi gerekiyor. Büyükelçiler kanalıyla temasları kuramadığınızda başka ülkeleri mi, huhalefeti mi devreye sokacaksınız? Muhalefet olsa o devreye girebilir, ama Türkiye’de Başbakan‘ın politik manevrası zayıf muhalefet üzerine kurulu. Güçlü bir muhalefet istenmiyor Türkiye’de. 11-12 senelik bir iktidar var ve buna rağmen muhalefet çok zayıf. Bu normal bir görüntü olarak algılanmıyor.

ZAMAN: Ama bu muhalefetin bir sorunu değil mi aslında?

İRBEÇ: Öyle görünüyor ama temelde demokratik teammüller işlemiyor görüntüsü var. Sosyal, yazılı, görsel medyanın özellikle Başbakan‘ın istediği yönde kontrol edilmesi konusunda açık ve net tavır var. Bunun olmaması için muhalefetin önünün açılması gerekiyor. Türkiye’de en fazla 5 milyon insan gazete okur, 15 milyon insan sosyal medyayı takip eder, ama 55 milyon insan sadece televizyona bakarak fikir sahibi olur. Bütün televizyonların satın alınmasını ön plana çıkarır ve TV’de sadece kendi propagandanızı yaparsanız, konuşmalarınızı on kanaldan verdirirken, muhalefetin konuşmalarını ikinci plana atma düşüncesi oluşturursanız, yurtdışında Türkiye’de fikir ve basın özgürlüğü sıkıntılı algısı oluşur.

Bir diğer konu, Türkiye radikalleşiyor mu? Dini radikalleşmeyi değil, sabit fikirlerin oluşması yönünde bir radikalleşmeyi kastediyorum. Sadece Başbakan doğruyu yapabilir, başkaları doğru yapamaz. Böyle bir algı var. Yolsuzluk varsa vardır, yoksa yoktur. Varsa üstüne gidecek olanlar bellidir. Bunlar kolluk kuvvetleridir, adalet mekanizmasıdır vesaire. Hem kuvvetler ayrımından bahsedeceğiz, hem de yolsuzlukların araştırılması, soruşturulması ve mahkemeye çıkarılması sürecini Başbakan yönetecek. Bu demokrasiyle uyuşmuyor ve uluslararası alanda olumlu karşılanacağına inanmıyorum.

UYGULAMALAR TOTALİTER BİR SİSTEMİN İZLERİNİ GÖSTERİYOR

ZAMAN: Bunun da ötesinde polislerin görevlerinden alınması, yeni savcıların atanması gibi kararlar yargıya müdahalenin daha fiziki boyutu değil mi?

İRBEÇ: Şahsen bunlara alışkın olduğum için içimden ‘Pes doğrusu’ demek geliyor. Ben AKP’de milletvekilliği yapmış, dört senenin üzerinde çalışmış biriyim. Daha sonra dış politika ve diğer siyasi uygulamalardan dolayı ayrıldım, MHP’den ikinci dönem seçildim. MHP’de başkanlık yarışı sırasında yarıştan elenebilmem için AKP haberim olmadan beni partiye kaydetti. Bunu iki ay evvel düzeltmek istedim, fakat AKP mahkeme yolunu gösterdi, çünkü elektronik sistemle kayıt yapılmış. Bunu düzeltemeyen AKP’nin bu uygulaması çok anormal gelmiyor. Bu totaliter bir sistemin izlerini gösteriyor.

ZAMAN: Gezi olayları, dershane gündemi de gösterdi ki Türkiye’de idari anlamda farklı bir anlayış var. Bunun uluslararası ilişkilerde somut olarak ne tür neticeleri olabilir?

İRBEÇ: Her çatışma kan kaybettirir. Çatışmanın maliyeti ile işbirliğinin faydasını karşılaştımak gerekiyor. Çatışmanın maliyeti her zaman daha yüksek olur. Bunu Suriye’de gördük. Belki kayıp bin kişinin altında olabilecekken, 200 bin kişinin üzerine çıkmış. Ülke tamir edilemez bir iç kargaşaya ulaşmış. Türkiye liderinin ise bu maliyetleri çok iyi hesap ederek politika yapması gerekiyor.

Bütün kavgaların merkezinde enerji koridorlarının düzenli bir şekilde idare edilememesi geliyor. Türkiye Akdeniz, Kafkasya, İran ve Körfez bölgesindeki enerji kaynaklarının hem AB’ye geçişinde hem kendi kullanımında, hem de bu ülkelerin zenginliklerinin dengeli dağıtılması açısından katkı sağlayacak bir konumda. Rusya AB’ye çok büyük miktarda doğalgaz sevkiyatı yapıyor. AB’nin bağımlılığı bazen yüzde 60′ların üzerine çıkabiliyor. Bu bağımlılık AB gibi 27 ülkeden oluşan bir grup için sıkıntılı.

Burada en önemli rol oynayabilecek ülke Türkiye. İran’dan, Orta Asya’dan da buraya gelecek doğalgaz ve enerji kaynaklarının sevkiyatında Türkiye önemli rol oynayabilir. Üç tarafı denizlerle çevrili olduğu için önemli geçit noktalarının kontrolünü sağlayarak uluslararası işbirliğini de çok olumlu yönde etkileyebilir. Biz ise içerde enerji tüketiyoruz. “Şu grubun üzerine gideceğim, çünkü tehlikelidir“ diyerek iş bitmiyor

ZAMAN: 2004 yılında imzalanan bir MGK kararı var, şu an gündeme baktığınızda bir paralellik görüyor musunuz?

İRBEÇ: Başbakana 2011 yılında AK partiden ayrılmamın sebebini anlatırlen çok net bir tabir kullandım: Bu gidiş bölücülüğü beraberinde getirir dedim. Bundan kastım insanlar arasındaki kutuplaşma. Kutuplaşma gerginliği beraberinde getirir. Keşke o dönemde orada kalsaydı ve ben de bunları görmemiş olsaydım. O kutuplaşma körükleniyor. “Bana oy verdiklerinde bunlar doğru insandır, oy vermediğinde doğru düşünemez hale gelmişlerdir“ mantığı çok yanlış.

ZAMAN: Meşhur balkon konuşmasında ‘Hepinizin Başbakanıyım’ demişti. Kaldı ki o dönem AKP‘nin demokratik uygulamaları vardı. Fakat geldiğimiz bu ustalık döneminde balkon konuşmasına tamamen zıt bir gelişmeyle karşı karşıyayız. Bu dönemde ne değişti?

İRBEÇ: Başbakanın tarzı geçmişteki politikasıyla karşılaştırıldığı zaman çok fazla da değişmiyor. Erbakan döneminde de böyle bir tarz vardı. Balıkesir‘e gittiğinde farklı bir konuşma stili seçiyordu, Güneydoğu’ya gittiğinde tam tersi bir stili. Bunu dış politikada da görüyoruz. ‘NATO’nun Libya’da ne işi var’ diyor, on gün sonra İzmir NATO üssü olmuş. Bir sene önce sarmaş dolaş olduğu Esed’le kanlı bıçaklı olmuş. Bir toplantıda PKK ile müzakere masasına oturulmaz deniyor, arkasından MİT müsteşarının kontrolünde görüşmeler olmuş.

Bu arada dini referanslara çok ağırlık verdiği için bunu hep Müslümanların lehine konuşulması gereken bir konu olarak lanse etmeye çalışıyor. Halbuki Başbakan bir politikacı. Dini lider değil. Bu iki taraflı bir erozyana sebep oluyor. Birincisi politikada pragmatik yaklaşım makyavelist bir yaklaşıma dönüşüyor. Dini alanda da dindarlara güven azalıyor. Bu da radikalleşmeyi beraberinde getiriyor. Radikalleşmenin temel sebebi de dini grupların birbirlerine olan saygısının sıfıra inmesi. Hiç biri diğerini kabul etmiyor.

LİDER HERKESE HİTAP EDEBİLMELİ

ZAMAN: Radikalleşme daha da artarsa, muhafazakar kesimi temsil eden politikacılara karşı da ciddi bir güvensizlik oluşur. Bunun sonuçlarını nasıl öngörüyorsunuz?

İRBEÇ: Başbakan söylemlerini baştan sona değiştirmek zorunda. Türkiye’nin barış sürecine götürecek bir lidere ihtiyacı var. Bunun için de az dindarı, fazla dindarı, inananı, inanmayanı, hepsinin kabullenebileceği bir yönetim biçiminin bu lider çerçevesinde görülebilmesi lazım. Lider herkese hitap edebilmeli. Lider sadece bir gruba hitap ederse, ayrımcılık iç barışı da dış barışı da getirmez. Kararların hızlı alınabileceği bir döneme girdik. Her yüzyılda bölge haritalarında değişiklikler olur. 2015′e yaklaşıyoruz ve Ermeniler Türkiye’yi köşeye sıkıştırabilme mücadelesine devam edeceklerdir. Biz böyle bir şey varken dünyada yalnızlaşamayız ki. Ermeni lobisini dengeleyecek politikalar oluşturmak lazım. Bu yüzden içeride herkese sahip çıkabilecek bir pozisyona gelmemiz gerekiyor. Eğer lider böyle olmazsa, Türkiye’yi çok olumsuz günler bekleyebilir. Ayrımcılığı değil, birleştiriciliği ön plana alan bir politik yaklaşım tarzına ihtiyacımız var.

RABİA İŞARETIYLE RADİKALLEŞMEYI ENGELLEMEK MÜMKÜN DEĞIL

ZAMAN: Şangay anlaşması konusu gündeme geldi. AB’ye alternatif mi aranıyor dense de, Şangay aslında NATO’ya alternatif bir blok. Bu arayışın mantığı ne olabilir?

İRBEÇ: Dünya dengelerinde sizin denge bozucu hareket gibi algılanan politik manevralarınız çok hoş karşılanmaz. Türkiye’nin yaptığı yanlış bu. Ben bağımsız olacağım, hangi ülke güçlüyse onunla birlikte olacağım düşüncesi bizi Birinci Dünya Savaşı’na soktuğu gibi bugün de başka bir girdaba sokar. Ortadoğu’da geldiğimiz nokta gibi. ‘Rabia‘ işaretiyle radikalleşmeyi önlemeniz mümkün değil. Bunun üzerine tuz, biber ekiyorsunuz. Bunun yerine arabuluculuk yapabilirdiniz. Türkiye yapıcı olarak hassasiyet göstermiyor. Bunun yerine ayrıştırıcı bir poltika izlediği için, Suriye, İsrail ve Mısır’la aramız bozuldu. Körfez ülkeleriyle eski ilişkimiz şu an yok. Ben bu dengeyi Şanghay meclisine girerek kurarım diyorsanız, bu olmaz, çünkü Çin’e verdiğiniz füze ihalesinin pratik manada NATO için bir anlamı yok, çünkü o füzeleri NATO sisteminde kullanamayacaksınız. Böyle bir yaklaşım dünyada yok.

ZAMAN: Bu yaklaşım bize Geri Kabul Anlaşması’nı da hatırlatıyor

İRBEÇ: Bu anlaşma Türkiye’nin işini epey zorlaştıracak. Çünkü altyapısı yeteri kadar tartışılmadı. Yunanistan’a giriş adalar nedeniyle zor. Buna rağmen mültecilerle baş edememiştir. Türkiye’ye giriş ise zor değil. Siz hükümet olarak şu an 600 bin Suriyeli var diyorsunuz. Ben size politikacı olarak en az iki milyona yakın mülteci olduğunu söylüyorum. Çünkü kontrol dışı bir şekilde geliyor insanlar. Bu yüzden Geri Kabul Anlaşması bizim başımızı çok ağrıtacak ve mali olarak zararı da olacak. AB’nin sağladığı bir fon var, fakat bu yeterli değil.

DEMOKRASİLERDE SÜPER LİDER OLMAZ

ZAMAN: Bu anlaşma bizi tekrar AB sürecine sokar mı?

İRBEÇ: Dengeleri iyi kurarsanız, AB’ye giriş iki senede sağlanabilir, aksi takdirde 15 senede bile olmaz. Türkiye’nin iç çatışmayı çözebilecek ve zikzak çizmeyen yapıya sahip bir Başbakan‘a ihtiyacı var. Demokrasilerde süper lider olmaz, herkesi dinleyen, orta yolu bulan, milletin lehine kullanabilen lider olur.

ZAMAN: Bütün bu değerlendirmelerden sonra Türkiye’yi gelecekte ne bekliyor?

İRBEÇ: Türkiyeyle ilgili demokrasi mi diktatörlük mü sorusu sorulmaya başlandı. Tek seçeneğimiz var o da demokrasinin daha etkin bir konuma kavuşturulması. Önümüzdeki dönemde gerilimi arttırıcı politikalar uygulanırsa, halkın bu politikalardan uzaklaştıran tercihlere kanalize edilmesi şarttır. Bunu yapacak olanlar da yine politikacılardır. Gerginlikler üzerine siyaset yapılmaz.

SULTAN ARSLAN / BERLİN

 

Site İçi Arama

Twitter

© Prof. Dr. Yusuf Ziya İrbeç - 23. ve 24. Dönemler Antalya Milletvekili